Bir zamanlar Bir The Punisher Vardı!
Çok eski zamanlarda üniversite civarı mükemmel bir oyun gördüm. Üniversite arkadaşlarım oynarken onları zevk ile izliyordum. Çünkü oyun PlayStation 2’ye özeldi ve bilgisayar oyunu halen çıkmamıştı.O nları izlemek beni mutlu eder, sevindirir ve bilgisayarın başında bu oyunu oynayacağım günleri düşündürürdü. Oyunun ismi Punisher, en iyi Punisher oyunlarından bir tanesi olarak oyun dünyasında yer alır. Ben de Punisher oyununu PlayStation’da oynuyordum. İlerlemesi mükemmel, oynanışı harika oyunlardan bir tanesiydi. Punisher ilk oynadığımız zamanı hiç unutmuyorum. 37 ekran bir televizyon, öğrencilik hayatı ile geçmiş sıkıntılı bir gün, öğleden sonra saat 16:00 gibi PlayStation 2’yi kurar perdelerinizi çeker,yiyeceğimiz içeceğimiz yanımıza alır üniversite arkadaşlarımla birlikte tanışır zevkine başlardık.
Unutulmaz Anılar
Dünyanın en iyi bilgisayarı da sahip olsanız, en iyi oyun ekipmanlarına da sahip olsanız bazı anlarda oynadığınız oyunun zevki asla bir daha gelmiyor. Bu yüzden Punisher oyunu benim için geçmiş zaman değil yaşadığım en önemli anlardan bir tanesiydi. Cümlenin başına demiştim ya bilgisayara çıkacağı günü zevkle bekliyorum. Belki 6 ay belki 7 ay sonra yazarlığın duayen isimlerinden, o olmasaydı oyun oynayamayacağım, onun esprileri olmasaydı oyunlara bu kadar sıcak bakmayacağım, adının geçtiği yerlerde saygılandığım takipte bulunduğum ‘Göktuğ Yüksel’ ağabeyimizin Oyun videosunu izleyene kadar dikkatimi çekmeyen bir oyundu. Oynamak için oynadığım oyunlar olabilir. böylesine harika bir insanın bu oyunu esprileri ile oynaması beni kendine daha çok aşık etmişti. Oyun gibi değil ‘ Göktuğ Yüksel’ gibi oynamak istiyordum. Göktürk Yüksel ağabeyimizin Punisher oyununu yazın bittikten sonra izlemeniz için alt tarafta link olarak bırakacağım.
Bazı Aksilikler Olabiliyordu
Kendi adıma oynarken demiştim ya PS2 de oyunu biraz zorlanıyorum. Örneğin Frank Castle yani malumunuz abimiz işkence ile ağızdan laf alacakken oyun kolunda bir tuş atanmıştır ve oturuşa göre yapmamız gerekir. pisi versiyonda oynamaya başladım süre içerisinde heves ile yakaladığım kişiyi konuşturmaya çalıştım. bütün tuşlara basıyorum A’dan tutun Z’ye kadar numlock açıyorum. Sayılara basıyorum, PlayStation kolunda ki bu işlemi yapmaya çalışıyorum. Bir türlü adamı konuşturup infaz tuşuna basamıyorum. Sonunda artık herkesin bir deli tarafı vardır. Yetti be bozuk musun nesin? çakma oyun deyip mouseyi ileri doğru fırlattım. Meğerse Frank Castle , PC versiyonunda bu işlemi Mouse ileri geri yaparak beceriyormuş. Gülünecek halimize gülüyoruz işte. Yıllar önce Manhunt oyun oynarken yine böyle bir olayda pis klavyesinin azizliğine uğramıştım. Umarım onu da Manhunt oyununu oynadım ve yazdığım süre içerisinde sizlerle paylaşmak isterim. Gelelim 2005 oyununun özelliklerine, nasıl bir tarzı olduğuna ve bizi yürekten nasıl sevdirdi yine bakalım.
İnfazcının Film Gibi Hikayesi
Oyun aynı zamanlarda çıkan filminin kısaca benzeri bir oyundu. Filmden oyna çok büyük benzerlikler vardı. Frank Castle canlandıran oyuncu oyuna sesinide vermişti. Thomas Jane başarılıydı..Oyunun seslendirme kadrosu epey bir kar etmiş olacak ki bir karakter 3 karakteri seslendirerek benzersiz bir iş meydaba getrmiş. Oyun motoru yıllardan beri bu endüstride olan havok teknolojisi ile yapılmış. Geliştirici arasında thq,( biliyorsunuz firma iflas etti. Daha sonra farklı bir adıyla 2016 tekrardan gündeme geldi) Deep Silver firması ile geliştirildi. PlayStation 2 Xbox bilgisayar versiyonları Windows Mobile olarak piyasaya sürüldü.
Oyuna Girelim
Sözü kısaltarak oyunun bize nasıl sunulduğundan bahsetmek istiyorum. İnfazcı eşi ve çocuğu öldürülen Frank abimizden başkası değildi. Oyunun müzikleri o kadar oyna adaptasyon sağlamış ki gaza acayip gelebilirsiniz. Oyunun başında küçük bir sinematik gösteriyor Bu sinemadan sonra Frank Castle polislere direnmeden onları teslim oluyor. bir odaya kapatılan Frank içerde derin yırtmaçlı göğüs dekoltesi olan Kızıl bir bayan ile şişman Amerikan donut yiyen kravat bağlamasını bilmeyen sarışın salak bir adamla aynı odaya konuyor. Dosyayı inceleyen kızıl saçlı dedektif kadın ile sarışın salağın sorularına cevap veriyor.
Eski Günlerde İnmek istiyorum
Kısa bir sinematik daha yedikten sonra Frank Castle olayın başına dönüyor ve sokaklarda infazına başlıyor. ilk önce bir kadını kurtarıyoruz. Deri montlu topuklarından ayakkabı testleri eksik olmayan gaddar sesli kahramanımız adalet dağıtmak için infazlarına başlar. Yakaladığı kişinin başında eğer kuru kafa işareti varsa onun mükemmel bir şekilde konuşturarak hem canını yükseltir hem de oyunun ilerlemesinde büyük yer kaydeder. Yakaladığı düşmanı yakalayıp fırlatma, kendisine çekip oyunu kırma, kendisine Kalkan olarak kullanma, gizli kapılara fırlatıp ilk önce onun telef olmasın sağlamak gibi yüksek yetenekleri vardır. İlerleyen bölümlerde tek tek silah almak yerine sol ve sağ ellerine aldığı silahlarla daha çabuk düşman kitlesini anında yok etmektedir. her oyunda olduğu gibi önce çerezlikler gelir sonra üstün nitelikli insanlar gelir. Bazı boss karakterler ilerlemeler o kadar zordur ki oyunu bir an bitiremeyecek kıvama gelirsiniz.
Oyunda Yaşamak İstiyorum
İnfazcı oyununun en güzel yanı eski tır oyunları güzel bir şekilde bir de sunmasıdır. Fazla grafik olmaması birkaç sandalye birkaç masa birkaç duvardaki Resim ile oynanabilirlik sunmaktadır. Özlediğimiz karanlık bir atmosferi vardır. İlerledikçe oyunun kıymetini daha çok anlıyorsunuz. Bir oyun oynadığınızda oyunun atmosferinde yaşamak isterdik. bu oyunda onu hissedeceksiniz.
Oynanmamış Oyun Yenidir
Ne kadar oynarsanız oynayın oyun bitmeyecek gibi sizi mutlu ediyor. Oyunun hikaye derinliği sizi her zaman mutlu edecek düzeyde olduğu için hiç bir sıkıntı yok. Frank vurdukça sizin intikam derinliğini daha da ilerliyor. Nick Fury ve Seksi Black oyunda unutulmayan güzellikler olarak yerini alıyor. ‘Oynanmış oyun yenidir’ derim, bu oyunları oynadıkça bir zaman makinesine gerek yok. Oynadıkça beni 10 sene öncesine götürebiliyor. Anılar mutluluklar anılar ve yokluk zamanlarımız. Yıllar çabuk geçiyor ve sanki hiç yaşamamış gibi anılar yanı başımızda.. Bir müzik sesinde duygulanır gibi yaşanmışlıklar olan oyunlar yaşlanmıyor. Biz yaşlanıyoruz…
Şimdi anısı çok büyük olan Göktuğ Yüksel ağabeyimizin 20 dakikalık The Punisher Oyununu izliyoruz.
Bir yorum yap